Önceki maçlara gidelim. Her iki karşılaşmada da siyah beyazlılar topla daha çok oynamış, gol için yüklenmiş ancak kaybeden taraf olmuştu. Yedikleri gollerin özellikleri hızlı hücum olması ve defansın arkasına sarkılmasıydı. Birbirine çok benziyordu.
İzmir ekibinin başında bu sefer Mustafa Denizli gibi ülkemizin en deneyimli teknik direktörlerinden biri vardı. Elbette ki geçmişe o da bakacak, ders çıkaracak, ona göre taktikle sahaya çıkacaktı. Öyle de oldu.
Hakem başlama düdüğünü çaldı ve İstanbulspor defansında top dolaştırmaya başladı. Altaylı oyuncular ise üzerlerine gidip, kesinlikle basmadı ve orta saha civarında kalarak, rakibin gelmesini bekledi. Bunu yaparak hem hızlı hücumu engellemiş hem de defansın arkasına sarkılma yüzdesini azaltmış oldu. Konuk takım bir süre üzerine gelinmesini beklse de, bu olmayınca mecburen ileriye topu taşımak zorunda kaldı.
Kapılan topla kalkılan ilk atakta ev sahibi takım golü buldu. Ceza alanı çevresine kadar mükemmel ama burada tamamen acemiye dönüşen Kappel, 2. dakikada plase vuruşla çok güzel bir gol attı.
Bu ligde ilk defa uygulanan VAR ilk defa da devreye girdi ve penaltı olduğunu belirledi. Ceza alanı içerisine gönderilen top, pozisyon yokken ele çarpması sonucu skorun eşitlenmesine neden oldu. Hemen ardından bir penaltı daha geldi ve Altay tekrardan öne geçti. 14 dakikada 3 gol…
Karşılaşmada Altay oldukça üstün bir oyun sergiliyordu. Rakibi ise çok basit hatalar yapıyor, kalelerinde tehlikeler yaşanıyordu. Neticesinde fark 2’ye çıktı. Yapılan orta arka direğe inince, kaleci Alperen uzansa da dokunmayı başaramadı ve Paixao’ya sadece dokunmak kaldı.
İkinci yarıda da Altay defans yaparken kesinlikle orta sahayı fazla aşmadı. Net pozisyonlar yakaladı, değerlendirmeyi başaramadı. Bir penaltı daha çıktı lehine, fark 1’e düştü.
***
Sahanın hakimi tamamen Altay idi. Turu burada atlayabilirdi ancak defans S.O.S. verdi. Kendi yarı alanında oynamasına rağmen, yine sık sık defans arkasına sarkılmasına engel olamadı. Mutlaka Denizli bu konuda defansı uyarmış ve antrenmanlarda buna çalıştırmıştı. Hatta genellikle sonradan oyuna giren Ziya da bu sebeple ilk 11’de sahaya çıkmıştı. Çünkü hızlı ve çevik bir oyuncu olması, rakibinin hızlı hücumlarını azaltabilirdi. Düşünüldüğü gibi olmadı. Bu rövanş maçında başına kötü işler açabilir.
***
Normal şartlarda 3-2’lik skor, konuk takımlar için büyük avantajdır ama maçlar seyircisiz oynandığı için sahanın önemi çok azalıyor. Bu sebepten duruma şu şekilde bakmak gerekir:
180 dakikalık bir maçın, yarısı sona erdi. 90 dakikayı Altay 3-2 galip bitirdi. Sonraki 90 dakikada yenilmemesi gerekir. Bunu başarabilecek gücü fazlasıyla var. Hatta galip bile gelebilir. Önemli olan şey, defansı ve kalecisinin hatasız oynaması olacaktır.
***
Maçın başları… Siyah beyazlı takım top çeviriyor. Murat Akça’nın önünde boşluk var. Oraya dalıp, takımının hücumuna katkı sağlamak yerine pas verecek birini arıyor, garanti oynuyor. Bu biraz sorumluluktan kaçınmak oluyor. Herkes böyle oynarsa, hücuma çıkılması zor olur.
Mehmet Yeşil, ceza alanı içerisinde kayarak topa hamle yaptı. Geç kalınca Regattin’in ayağına vurmuş oldu. Özellikle ceza alanı içerisinde yüzde yüz alamayacağın topa hamle yaparken dikkatli olacaksın. Alamayacağını anladığın anda ayağını çekmesini bileceksin. Almak kesin değilse, hamle topa değil, topun önüne olmalı. Rakip dokunduğunda top ayağına çarpabilir ve pozisyon engellenmiş olur.
https://www.haberekspres.com.tr/altay-yense-de-defansta-korkuttu-makale,9665.html