Altınordu beni geçen sezon çok şaşırttı. Küme düşmemeye oynar dediğim takım, play-off finaline çıktı ve Süper Lig’in kıyısından döndü. Bu sezon da aynı şeyleri düşünüyordum. Düşündüğüm gibi giderken son 3 maçından da galibiyetle ayrıldı. Küme düşme hattının dışına çıkamadı ama Süper Lig’e aday 2 takımı yenmesi kurtuluş ateşini yakmasını sağladı.
***
Son karşılaşması lig ikincisi Ümraniyespor’laydı. Ümraniye’de karlı bir hava vardı. Saha temizlenmişti. Maçın başlamasına birkaç dakika kala başlayan kar, sahayı beyaza bürüdü. Saha çizgileri temizlenmeden maça başlanamadı.
Böyle bir havada top oynamak çok zor. Top yerde farklı hareket eder pas vermeyi, kontrol etrmeyi ve çalım atmayı etkiler… Ayakta durmak zor olur, kramponların kayma oranı yükselir. Yağan kar görüşü engeller, gözü koruma hissiyle başlar öne eğilir, göz kısılır… Daha birçok sebep sayılabilir. Güzel futbol beklemek hata olur.
Sadece sahadaki oyuncuları değil, biz televizyon başında maçı izleyenler için de olumsuzluk yaratır. Oyuncuları seçmek, kimin ne yaptığını görmek çok zor olur. Detaylıca maçı irdeleme şansı yakalanamaz.
***
Karşılıklı ataklarla maç başladı. 18. dakikada Altınordu öne geçinde müsabaka tek kaleye döndü. Ümraniye yüklendi ama pozisyon bulmakta çok zorlandı. Az da olsa gol şansı yakaladı, değerlendirmeyi başaramadı. Buna karşın konuk takım rakip kaleye gitmekte çok zorlandı. İyi defans yaptı. Kaleci Ali Emre’nin güzel kurtarışlarıyla kalesinde gol görmedi ve sahadan 1-0 galip ayrıldı.
İstatistikleri de yazmadan olmaz. Topla oynama %71 – %29, korner 22 -1 ve en ilginci ceza alanına orta 60’a karşı 6. İlk defa bir takımın bu kadar fazla orta yaptığını gördüm. Sadece 9 tanesi isabetli olmuş. Diğer istatistiklerde de çok önde olan Ümraniyespor’un yenilmesi enteresan oldu.