Kendinizi test edebileceğiniz İngilizce videolar. Önce videoyu izleyin, sonra kağıt ve kalemi elinize alarak İngilizce kelimeleri yazarak tekrarlayın. İyice pekiştirene kadar devam edin. Unutma olasılığına karşı da belli aralıklarla videolara dönüş yaparak, bunun önüne geçin.
NOT: İstek ve önerilerinizi aşağıdaki yorum kısmına yazabilirsiniz.
DETOUR TO ROMANCE – 1. BÖLÜM: https://youtu.be/_PX_qYS5dkY
One day, after about two weeks, Harry and I were talking and I told him about my theory. | Yaklaşık iki hafta sonra bir gün, Harry ile konuşuyorduk ve ona teorimden bahsettim. |
“If you’ll just wait long enough,” I say, ” you’ll see her coming up those stairs some day.” | “Eğer yeterince beklersen” dedim, “bir gün onu o merdivenlerden çıkarken göreceksin.” |
He turned and looked at stairs as though he had never seen them before, while I went on explaining about Tony’s figures on the Laws of Probability. | Ben Tony’nin Olasılık Kanunları hakkındaki rakamları açıklamaya devam ederken, o döndü ve daha önce hiç görmemiş gibi merdivenlere baktı. |
Next day when I came to work Harry was behind the counter of Tony’s magazine stand. | Ertesi gün işe geldiğimde Harry, Tony’nin dergi standı tezgahının arkasındaydı. |
He looked at me rather sheepishly and says, “Well, I had to get a job somewhere, didn’t I?” | Bana oldukça utangaç bir şekilde baktı ve “Eh, bir yerde iş bulmam gerekiyordu, değil mi?” dedi. |
So he began to work as a clerk for Tony. | Böylece Tony için tezgahtar olarak çalışmaya başladı. |
We never spoke of May anymore and neither of us ever mentions my theory. | Artık May’den hiç konuşmadık ve hiçbirimiz de benim teorimden bahsetmedik. |
But I noticed that Harry always saw every person who comes up to stairs. | Ama Harry’nin her zaman merdivenleri çıkan herkesi gözlemlediğini fark ettim. |
Toward the end of the year Tony was killed in some argument over gambling, and Tony’s widow left Harry incomplete charge of the magazine stand. | Yılın sonuna doğru Tony kumar yüzünden bir tartışmada öldürüldü ve Tony’nin dul kalan eşi dergi standının sorumluluğunu Harry’ye bıraktı. |
And when she got married again some time later, Harry bought the stand from her. | Ve bir süre sonra tekrar evlendiğinde, Harry standı ondan satın aldı. |
He borrowed money and installed a soda fountain and pretty soon he had a very nice little business. | Borç para alarak, gazlı içecek tezgahı kurdu ve çok geçmeden güzel küçük bir işi oldu. |
Then came yesterday. I heard a cry and a lot of things falling. | Sonra dün geldi. Bir çığlık duydum ve bir sürü şey düştü. |
The cry was from Harry and the things falling were a lot f dolls and the other things which he had upset while he was jumping over the counter. | Çığlık Harry’dendi ve düşen şeyler bir sürü oyuncak bebek ve tezgahın üzerinden atlarken düşürdüğü diğer şeylerdi. |
He run across and grabbed a girl not ten feet from my window. | Karşıya geçti ve penceremden 3 metreden daha yakındaki bir kızı yakaladı. |
She was small and dark and her eyebrows came to a little point in the middle. | O ufak tefekti ve kaşları ortada birleşerek nokta oluşturuyordu. |
For a while they just hung there to each other laughing and crying and saying things without meaning. | Bir süre orada birbirlerine gülerek, ağlayarak ve anlamsız şeyler söyleyerek öylece kaldılar. |
“It was the bus station I meant- ” and he’d kiss her speechless and tell her the many things he had done to find her. | “Kastettiğim otobüs durağıydı” ve susup öptü ve onu bulmak için yaptığı onca şeyi anlattı. |
What apparently happened three years before was that May had come by bus, not by train, and in her telegram she meant ‘bus station’, not ‘railroad station’. | Görünüşe göre üç yıl önce olan şey, May’in trenle değil otobüsle geldiğiydi ve telgrafında “tren istasyonu” değil “otobüs istasyonu” anlamına geliyordu. |
She had waited at the bus station for days and had spent all her money trying to find Harry. | Günlerce otobüs durağında beklemiş ve bütün parasını Harry’yi bulmaya çalışarak harcamıştı. |
Finally she got a job typing. | Sonunda daktilo işi bulmuştu. |
“What?” says Harry. “Have you been working in town? All the time?” | “Ne?” dedi Harry. “Şehirde mi çalışıyordun? Bunca zaman?” |
She nodded. | Başıyla onayladı. |
“Well, Heavens – didn’t you come down here to the station?” | “Aman Allah’ım – buradaki istasyona gelmedin mi?” |
He pointed across to his magazine stand. | Dergi standını işaret etti. |
“I’ve been there all the time.” | “Ben her zaman oradaydım.” |
“I owned it.” | “Onun sahibi benim.” |
“I’ve watched everybody that came up the stairs” | “Merdivenlerden çıkan herkesi izledim” |
She began to look a little pale. | O (kız) biraz solgun görünmeye başladı. |
Pretty soon she looked over at the stairs and said in a weak voice, “I-I never came up the stairs before.”… | Çok geçmeden merdivenlere baktı ve zayıf bir sesle, “Ben-ben daha önce hiç merdivenlerden çıkmadım.”… |
…”You see, I went out of town yesterday on a short business trip – Oh Harry!” | … “Gördüğün gibi, dün kısa bir iş gezisi için şehir dışına çıktım – Ah Harry!” |
Then she threw her arms around his neck and really began to cry. | Sonra kollarını boynuna doladı ve gerçekten ağlamaya başladı. |
After a minute she backed away and pointed very stiffly toward the north end of the station.” | Bir dakika sonra geri çekildi ve sert bir şekilde istasyonun kuzey ucunu işaret etti. |
Harry, for three years, three solid years, I’ve been right over there – working right in this very station, typing, in the office of the stationmaster. | “Harry, üç yıldır, tam üç yıldır, tam da bu istasyonda çalışıyorum, istasyon şefinin ofisinde daktilo yazarak.” |
The wonderful thing to me is how the Laws of Probability worked so hard so long until they finally got May to walk up those stairs of ours. | Benim için harika olan şey, Olasılık Kanunları’nın böylesine zor ve uzun süre çalışması ve sonunda May’i bizim merdivenlerimizden yukarı çıkarmasıydı. |
Gilbert Wright |