Kendinizi test edebileceğiniz İngilizce videolar. Önce videoyu izleyin, sonra kağıt ve kalemi elinize alarak İngilizce kelimeleri yazarak tekrarlayın. İyice pekiştirene kadar devam edin. Unutma olasılığına karşı da belli aralıklarla videolara dönüş yaparak, bunun önüne geçin.
NOT: İstek ve önerilerinizi aşağıdaki yorum kısmına yazabilirsiniz.
Gulliver And The Little People | Gulliver ve Küçük İnsanlar |
In ancient times, ships didn’t have any engines. | Eski zamanlarda gemilerin motorları yoktu. |
They had sails. | Yelkenleri vardı. |
The wind pushed the sails and the ships sailed away. | Yelkenleri rüzgâr ittiriyordu ve gemiler denize açılıyordu. |
The sailors discovered new countries. | Gemiciler yeni ülkeler keşfettiler. |
They wrote books about their discoveries. | Keşifleri hakkında kitaplar yazdılar. |
Gulliver was a doctor on a ship. | Gulliver bir gemide doktordu. |
One day there was a very bad storm. | Bir gün kötü bir fırtına çıktı. |
The ship hit a rock and broke into pieces. | Gemi bir kayaya çarptı ve parçalara ayrıldı. |
All the crew in the ship except Gulliver drowned and sank in the sea. | Gemide Gulliver haricindeki tüm mürettebat denize battı ve boğuldu. |
Gulliver swam to the shore. | Gulliver kıyıya yüzdü. |
He was very tired. | Çok yorgundu. |
He went to sleep. | Uykuya daldı. |
When he woke up, he could not move. | Uyandığında kıpırdayamıyordu. |
Because he was tied to the ground with a rope. | Çünkü yere iplerle bağlanmıştı. |
His long hair was pinned to the ground. | Uzun saçları yere tutturulmuştu. |
Some little creatures climbed on his hips, waist, chest, neck, chin, lips, tongue, moustache, chick, eye-lid, eye-lash, eye-brow, and fore-head. | Bazı küçük yaratıklar onun kalçalarına, beline, göğsüne, boynuna, çenesine, dudaklarına, diline, bıyığına, yanaklarına, göz kapaklarına, kirpiklerine, kaşlarına, alnına tırmandılar. |
Gulliver gave a loud shout. | Gulliver yüksek sesle bağırdı. |
All the little creatures ran away. | Bütün küçük yaratıklar kaçtı. |
They shot their little arrows into Gulliver but they didn’t hurt him. | Küçük oklarını Gulliver’a attılar ama onlar onu acıtamadılar. |
They wanted to speak to Gulliver, so they made a platform. | Gulliver’la konuşmak istediler, bu yüzden bir platform yaptılar. |
They stood on the platform. | Platformun üzerinde dikildiler. |
They talked to Gulliver. | Gulliverla konuştular. |
Gulliver wanted some food because he was hungry. | Gulliver biraz yiyecek istedi çünkü o açtı. |
They gave Gulliver some food, vegetables, and fruit. | Onlar Gulliver’a biraz sebze meyve ve yiyecek verdi. |
Gulliver put them in his mouth. | Gulliver onları ağzına koydu. |
He chewed and swallowed them. | Onları çiğnedi ve yuttu. |
They went through his throat into his stomach. | Boğazından midesine gittiler. |
His stomach digested the food. | Midesi yemekleri sindirdi. |
The food changed into blood. | Yiyecekler kana dönüştü. |
The blood went through his vessels to his heart. | Kan damarlarından kalbine gitti. |
His heart pumped the blood to his lungs, liver, kidneys and brain. | Kalbi, kanı akciğerine, karaciğerine, böbreklerine ve beynine pompaladı. |
Gulliver opened his eyes. | Gulliver gözlerini açtı. |
They put wheels under the platform. | Platformun altına tekerlekler koydular. |
They put Gulliver on the platform. | Gulliver’ı platforma koydular. |
Five hundred horses pulled the platform. | Beş yüz at platformu çekti. |
There were a lot of guards around it. | Etraflarında pek çok muhafız vardı. |
They were carrying torches. | Onlar meşale taşıyorlardı. |
They went to another city because their king lived there. | Başka bir şehre gittiler çünkü kralları orda yaşıyordu. |
There were small houses there. | Orada küçük evler vardı. |
Gulliver had to crawl into the houses. | Gulliver küçük evlere sürünerek girmek zorunda kalmıştı. |
So they built a big house for Gulliver. | O yüzden Gulliver’a büyük bir ev inşa ettiler. |
They joined five hundred mattresses. | Beş yüz döşeği birleştirdiler. |
They made a big mattress. | Büyük bir döşek yaptılar. |
Gulliver went to bed. | Gulliver uyudu. |
They next morning he woke up refreshed. | Ertesi gün dinlenmiş olarak kalktı. |
A man came to Gulliver and pointed at an island in the middle of the sea. | Bir adam Gulliver’ın yanına geldi ve denizin ortasındaki bir adayı gösterdi. |
He said, “The people living on that island are our enemies.” | “O adada yaşayan insanlar bizim düşmanımız” dedi. |
“Tomorrow they are going to attack us.” | “Yarın bize saldıracaklar.” |
Gulliver said,”Don’t worry.” | Gulliver “üzülmeyin” dedi. |
“I will help you.” | “Size yardım edeceğim.” |
Gulliver took iron bars and bent them. | Gulliver demir çubuklar aldı ve onları eğdi. |
He made them hooks. | Onları kanca yaptı. |
He tied string to them. | Onlara ip bağladı. |
He went to the island. | Adaya gitti. |
He pulled them to the shore. | Onları kıyıya çekti. |
They became very happy. | Çok mutlu oldular. |
Just then the king came. | O sırada kral geldi. |
He wanted all the enemy ships. | O bütün düşman gemilerini istedi. |
But Gulliver didn’t like war, he liked peace. | Ama Gulliver savaşı sevmiyordu, barışı seviyordu. |
The king and the little people got angry with Gulliver. | Kral ve diğer insanlar Gulliver’a kızdılar. |
They wanted to kill Gulliver. | Gulliver’ı öldürmek istediler. |
So he got into a ship and sailed away. | Bu yüzden bir gemiye bindi ve uzaklaştı. |
He didn’t come back again. | Bir daha geri gelmedi. |