Bir zamanlar profesyonel düzeyde futbol oynamış ama sonra bırakmış kişilere telefon gelir. Cumartesi saat 15.00’de maç olduğu söylenir ve oynayıp oynamayacağı sorulur. Hemen hemen hepsi bu teklifi kabul eder. Maç günü herkes Mustafa Denizli Stadyumu’na gelir. Herkese forma dağıtılır ve oynayacakları yer söylenir.
Rakibin bundan haberi yoktur. Zorlu bir maça çıkacağını sanır ve ona göre hazırlanır. Sonuçta deplasmanda oynayacaktır ve taraftarda maça ilgi gösterecektir, her ne kadar stadın yarısını dolduracak olsa da. Beraberlikle sahadan ayrılmanın iyi sonuç olacağını düşünüp, oyun sistemini defansif yaparak, daha çok gol yememe üzerine kurar.
Müsabaka başlar, konuk takım defans yapar, ev sahibi takım bunu fırsat bilip, sürekli hücum oynar. Ama uzun süredir futbol oynamamış, topa dokunmamış oyunculardan pek bir şey bekleyemezsiniz. Birbirlerini iyi tanımıyorlardır. Pas alıp verirken sürekli hata yaparlar. Örneğin pası atan oyuncu dönüp arkadaşlarını uyarırken, tekrardan kendisine gelen topu görmez, kaptırılır. Ara pas atarlar ya çok süratli gider ya da yavaş kalır. Topu alır çalım atmak isterken ezerler ve kaptırırlar. Şut çekemezler. Bacaklar kuvvetsizdir. Şutlar geri pasından bile daha yavaş gider. Genellikle kaleyi bulmaz ama bulduğunda kaleci rahatlıkla alır. Kale dibinden karşı karşıya bomboşken bile ya kaleyi tutturamazlar ya da kaleciye nişan alırlar. Orta yapamazlar. Ya çok arkalara kimsenin olmadığı yere gider ya da kalecinin rahatlıkla sahip olabileceği noktaya … Koşup savaşamazlar. Bacaklar çabuk yorulur, vücudu çekemez hale gelir.
***
Tüm bunlara rağmen karşı taraf, oyun disiplininden ödün vermez, defansı hep güçlü tutar. Hücuma az adamla çıkar, pozisyon bulur ancak rakibini taklit ederek gol atmamayı yeğler. Altın tabakla sunulan fırsatı değerlendiremez, sahadan 3 puanla ayrılmak varken golsüz beraberliğe razı olur.
***
Karşıyaka ile Yomra Spor arasında oynanan karşılaşmadan bahsediyorum. Ev sahibi takım Play-Off mücadelesi verirken, konuk takım ligin dibinde. Oynanan oyuna bakacak olursanız eğer ikisi de en alt sıralardan çıkmak için mücadele ediyor sanırsınız. Yomra Spor’un durumu kötü, amatörün eşiğinde. Onları anlamak gerekir. Ama yeşil kırmızılı takımın hali içler acısı. Aylardır antrenman yapmamış, hiç koşmamış, hatta topa dokunmamış hali vardı. Lig kafalarda bitmiş, bitse de tatile çıksak, eğlensek moduna girilmiş. Her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Teknik direktör değişikliğine 2 kere gidildi, düşüş engellenemedi.
Sezonun başlarında teknik direktör Erman Güraçar’ın kötü oynayan takımına müdahale etmeyip, izlediğini defalarca belirtmiştim. Ona rağmen Play-Off hattı içerisinde kalmayı başarmıştı. Şampiyonluktan uzaklaşılınca Selahaddin Dinçel geldi. Yeni transferlerle takım güzel oynamaya başladı. Bu sefer de skorlar yüzünden hattın dışında kalındı. Biri kötü oynatıyor, kazanıyor, diğeri iyi oynatıyor kazanamıyor. Selahaddin Hoca da gitti. Bir sürpriz oldu, Erman Güraçar geri geldi. Başkan Ali Turgay Büyükkarcı, çok büyük bir riske girdi. Denenmişi tekrar deneyip, yine kötü sonuçlar alınırsa kabak onun başına patlayacaktır. Ki maç sonunda taraftar yönetimi istifaya davet etti. Takımının transfer yasağını kaldır, birçok iyi futbolcu al bunlar unutulur, en son yapılacak basit hata akıllarda kalır, sonun olur.
İyi tarafından bakılacak bir şeyler var yine. Eğer ligin başı olsaydı, Kaf Kaf bu futbolla küme düşmeme mücadelesi verirdi. Sezonun bitmesine az kaldı da böyle bir riski yok. Seneye de bu ligde mücadele edebilecektir.
***
Hala 2. Lig şansı matematiksel olarak devam ediyor ama takıma bir şok gerekiyor. Tez zamanda Turgay Büyükkarcı başkalarının arkasında durmayı bırakacak, kendi geleceğini garanti altına alacak hamleler yapacak. Bu sayede sadece kendi değil, kulübü de düzlüğe çıkabilecek şansı yakalayacak.
https://www.haberekspres.com.tr/karsiyaka-unu-elemis-elegini-asmis-makale,11464.html