Başlamadan önce bu köşe yazımı Galler ile oynadığımız karşılaşmadan önce yazdığımı söylemem gerekiyor. Bu sebepten sadece Letonya karşısında oynadığımız futbolu yorumladım.
***
Türkiye Milli Futbol takımımız cuma akşamı Letonya deplasmanında öldü öldü dirildi. Çizgiden 3 top çıkardı, 2 kere öne geçmesine rağmen koruyamadı, 10 kişi kalan rakibinden 90+3’te beraberlik golü yedi, 1 dakika sonra öne geçip, karşılaşmayı 3-2 kazandı. Tek güzel taraf kazanmaktı; gerisi içler acısı.
FIFA Dünya Sıralaması’nda Türkiye 43. sırada, Letonya 132. Nüfusu 1.886.198. 2 milyon kişi bile değil. Bu takımı 2 sene önce de uzatma dakikalarındaki penaltı golüyle yenebilmiştik. Daha önceki yıllarda 5 kere üst üste berabere kalmışız ve 2004 yılında yenilmişiz. 1924 yılını saymazsak, ancak son 2 maçımızda galip gelebilmişiz. 1 kere kaza olur, 2 kere kaza olur ama 3 kere olmaz. Aramızda oynanan karşılaşmalar ne kadar kötü bir takım olduğumuzu gösteriyor.
‘Kötü bir takım’ tabirini kullandım ama aslında hata ettim. Çünkü takım değiliz. Sorun da burada. Günlük performanslar sayesinde bazen başarılı sonuçlar alıyoruz, o kadar. Futbolculara tek tek baktığınızda üstün olan taraflarını görebiliyorsunuz. Ama kötü olan tarafları da var. Aynı yönleri eksik olan oyuncuları bir arada oynatırsanız, takım olamazsınız. İşte biz bunu yapıyoruz. Avrupa’nın üst düzey takımlarında oynuyor diye oyuncular milli takıma alınıyor, birbirlerinin eksiklerini tamamlayamayınca beklenmedik hezimetlere uğruyoruz.
Galatasaray’daki performansıyla dikkatleri üzerine çeken Abdulkerim Bardakçı, 2 kere çalım yedi. Çalım yemek normal olabilir ama son adamsan yiyemezsin. Rakibinin dibine kadar girdi, topu göremedi, ufak bir hareketle geçildi. Diğer stoperin kademeye girmesi gerekirdi ama ortalarda yoktu. Böyle olunca kaleciyle karşı karşıya kalınmasına neden olundu. Defans oyuncusu rakibiyle arasına mesafe koyar, topa basmaz, oyalar. Bu sayede arkadaşlarının yerini almasını sağlar ve ardından yardımına gelinir.
Ferdi çok ileriye çıktı, zaman zaman dönmekte gecikince orada boşluk oluştu. Açığını kapatmakta zorlandılar.
Zeki ve Merih duracakları ve koşacakları yeri bilemediler, Letonyalıları hazırlık maçında bile olamayacakları rahatlıkta oynamalarına izin verdiler.
Hakan Çalhanoğlu 10 numara ama defansif orta saha gibi oynadı. Cengiz Ünder’de hiçbir değişiklik yoktu. Sağ kanattan topu alıp, sürekli içeriye kıvrılıp, şut açısı aradı. Bunu yapacağını dünya üzerinde bilmeyen yoktur. Her takım önlemini alıyor, oynatmıyor.
Umur Nayir ve Kerem Aktürkoğlu tamamen etkisiz kaldı.
71. dakikada oyuna giren Barış Alper Yılmaz, oyuna çok hareketlilik getirdi. Ancak rakibinin yorulduğu anlardı. İlk 11’de sahaya çıksaydı bunları yapma olasılığı oldukça az olurdu.
Fark bile yiyebilecekken şans eseri sahadan galibiyetle ayrıldık. Bu takımda bazı değişiklikler yapmak şart; hem de radikal değişiklikler.