Bu yazımda Milli Takımımızın oynadığı maçlardaki izlenimlerimi genel olarak aktaracağım. Ama öncesinde başka bir konuya değinmek istiyorum. İzmir futbolunda 2 önemli duyum aldım. Biri bir takım diğeri de bir kişi ile ilgili. Bunlar hakkında kesinleşmiş bir durum yok. Ama eğer öyle olursa herkesin çok şaşıracağını düşünüyorum. Birisi bir anlaşmayla ilgili ama anlaşmama olasılığı da var. Anlaşılırsa bomba haber olur. İkincisi için ise söyleyeceğim şey umarım doğru değildir. Çok yakın zamanda her şey belli olacaktır.
***
Milli Takımımız geçtiğimiz yıllarda aldığı kötü sonuçlar neticesinde Avrupa’nın en alt seviyesi olan C Ligi’ne kadar geriledi. Bu ligde genellikle futbolda geri kalmış ülkeler bulunmakta.
Kötü gidiş neticesinde takımın başına Alman Stefan Kuntz getirildi. Yeni bir maceraya yelken açıldı. C Ligi 1. Grup’ta mücadele eden Türkiye oynadığı 4 maçın tamamını kazandı, hiç gol yemeyip, 14 gol attı. Kalesinde neredeyse zorlanma dahi yaşamadı, kaleciler adeta seyirci kaldı.
***
Bu başarının sırrı savaşmaktan geldi. Geçmiş Milli Takım’la şimdiki Milli Takım arasında en büyük fark tam saha pres ve sert futbol oldu. Topa sürekli kontrolünde tuttu, kaptırdığında tam saha pres yaptı. Rakip, zayıf olunca top hemen kapıldı ve atak her seferinde kalesinde tehlike görmeden tazelendi. Çoğunlukla tek kale maçlar izledik.
Ancak bir sorun vardı. Pozisyon bulmakta çok zorlandı, tek kale oynamasına rağmen… Çünkü çok koşup, sert oynamak yorgunluk getirdi, teknik oyuncuların yeteneklerinde azalma oldu ve kapalı defansın aşılması zorlaştı. Özellikle hücumda en çok bel bağlanan Hakan Çalhanoğlu’nun performansı düşük kaldı. Buna karşın defansif açıdan kendini aştı. Geriye kadar gelip, defans yaptı, toplar çaldı. Son Litvanya maçında çıplak gözle izleme şansı yakaladım. Bana göre sahanın en iyisiydi.
***
Defansif olarak başarılı olan Türkiye’nin, hücum olarak daha çok çalışması gerekiyor. Öncelikle fiziksel olarak daha güçlü olmalı. Bu sayede defans yapmak, çok koşmak ve savaşmak tekniklerini köreltmez. Değişik varyasyonlar da üretmeli. Ceza alanına daha çok girmeli, top bekleyenlerin sayısı artmalı. Çizgiye inildiğinde bakmadan ceza alanına pas atılıyor. Kafalar kaldırılmalı, birini görüp, ona hedef alınarak atılmalı. Ortalar belli noktalara atılmalı ve hücumcular oraya koşular yapmalı. Bu konuda daha çok planlar ve çalışmalar yapılabilir. Tabii oyuncuların beraber antrenman yapma zamanları kısıtlı. Bu da çok büyük bir engel.
Top kaptırıldığında yapılan preste de sorunlar var. Birkaç saniyelik gecikmeler yaşanıyor. Kaliteli oyuncular bu tür presi kolayca aşabilir. Bu da presin ve sarf edilen eforun boşa gitmesine neden olur.
***
C Ligi’nin en iyi takımı olmayı başaran Türkiye, B Ligi’nde bu haliyle zorluklar yaşar. Hep baskılı oynarken, bu sefer baskıyı yiyen taraf olur. Topsuz oyunda, pozisyon almada, topa yapılan müdahalelerde çok sorunlar yaşayacağımızı düşünüyorum. Önceki yıllarda da yaşadık, eğer aynı kişilerle devam edilirse bu sorunun devam edeceği aşikar. Bazı yetenekler sonradan öğrenilir bazıları doğuştan. Bahsettiğim eksiklikler doğuştan gelir. İçinde böyle bir yetenek yoksa, asla da olmaz.
https://www.haberekspres.com.tr/milli-takimimizin-genel-degerlendirmesi-makale,10740.html