Müzik ile İngilizcenizi ilerletebilirsiniz. Bu video 3 kısıma ayrılmıştır. Önce sanatçının sesi, ardından daha kolay anlaşılması için özel olarak sözün tekrarlanması ve ardından Türkçesi verilmektedir.
Kendinizi test edebileceğiniz İngilizce videolar. Önce videoyu izleyin, sonra kağıt ve kalemi elinize alarak İngilizce kelimeleri yazarak tekrarlayın. İyice pekiştirene kadar devam edin. Unutma olasılığına karşı da belli aralıklarla videolara dönüş yaparak, bunun önüne geçin.
NOT: İstek ve önerilerinizi aşağıdaki yorum kısmına yazabilirsiniz.
ORJİNAL KLİP:
SÖZLERİ VE ÇEVİRİSİ:
The Sound of Silence | Sessizliğin Sesi |
Hello darkness, my old friend. | Merhaba karanlık, benim eski dostum. |
I’ve come to talk with you again. | Yine seninle konuşmaya geldim. |
Because a vision softly creeping, | Çünkü sakince sürünen bir hayal, |
Left its seeds while I was sleeping. | Ben uyurken tohumlarını bıraktı. |
And the vision that was planted in my brain | Ve beynime ekilen bu hayal |
Still remains, | Hâlâ duruyor, |
Within the sound of silence. | Sessizliğin sesi içinde. |
In restless dreams I walked alone. | Huzursuz rüyalarda yalnız yürüdüm. |
Narrow streets of cobblestone, | Arnavut kaldırımlı dar sokaklar, |
Neath the halo of a streetlamp, | Bir sokak lambasının hâlesinin altında, |
I turned my collar to the cold and damp. | Yakamı soğuk ve nemli havaya doğru kaldırdım. |
When my eyes were stabbed by the flash of a neon light | Gözlerim neon ışığının flaşıyla bıçaklandığında |
That split the night | Geceyi bölen |
And touched the sound of silence. | Sessizliğin sesine dokundu. |
And in the naked light I saw, | Ve çıplak ışıkta gördüm, |
Ten thousand people, maybe more | On bin kişi, belki daha fazla |
People talking without speaking | Konuşmadan konuşan insanlar |
People hearing without listening | Dinlemeden duyan insanlar |
People writing songs that voices never share. | Seslerin asla paylaşmadığı şarkıları yazan insanlar. |
No one dared | Kimse cesaret edemedi |
Disturb the sound of silence. | Sessizliğin sesini rahatsız etmeye. |
“Fools” said I, “You do not know… | Aptallar dedim, “Bilmiyorsunuz… |
Silence like a cancer grows… | Sessizlik bir kanser gibi büyür… |
Hear my words that I might teach you… | Size öğretebileceğim sözlerimi dinleyin… |
Take my arms that I might reach you.” | Kollarımı tutun ki size ulaşabileyim.” |
But my words like silent raindrops fell | Ama sözlerim sessiz yağmur taneleri gibi düştü |
And echoed in the wells of silence. | Ve yankılandı sessizliğin kuyularında. |
And the people bowed and prayed, | Ve insanlar eğilip dua ettiler, |
To the neon god they made. | Yarattıkları neon tanrıya. |
And the sign flashed out its warning | Ve işaret parlayarak uyarısını verdi |
In the words that it was forming | Yarattığı kelimelerle |
And the sign said “The words of the prophets are written on subway walls… | Ve işaret şöyle dedi: “Peygamberlerin sözleri metronun duvarlarında yazılı… |
And tenement halls… | Ve köhne dairelerde… |
And whispered in the sounds of silence.” | Ve sessizliğin sesinin içinde fısıldanır.” |