00:00 Would You Like Some More?
02:35 Who Is Your Father?
Kendinizi test edebileceğiniz İngilizce videolar. Önce videoyu izleyin, sonra kağıt ve kalemi elinize alarak İngilizce kelimeleri yazarak tekrarlayın. İyice pekiştirene kadar devam edin. Unutma olasılığına karşı da belli aralıklarla videolara dönüş yaparak, bunun önüne geçin. İngilizce öğrenirken İngiliz komedilerindeki bazı kültürel nüansları yakalamak önemlidir. Bu videoda, misafirlerin “hayır” diyememesi gibi durumların komik sonuçlarına değiniliyor. İngilizce öğrenirken bu tür eğlenceli hikayelerle dilinizi geliştirebilirsiniz.
NOT: İstek ve önerilerinizi aşağıdaki yorum kısmına yazabilirsiniz.
Would you like some more? | Biraz daha ister misiniz? |
| In many British farces there is a scene where a guest who cannot say ‘no’ pours an unwanted drink into a pot plant. | Birçok İngiliz komedisinde, ‘hayır’ diyemeyen bir misafirin istenmeyen bir içeceği saksıya döktüğü bir sahne vardır. |
| The pot plant usually dies immediately. | Saksıdaki çiçek genellikle hemen ölür. |
| An English host or hostess will often press a guest to accept their hospitality. | İngiliz ev sahipleri konukseverliklerini göstermek için misafirlerini kabul etmesi için genellikle zorlarlar. |
| Repeating an offer several times is a sign of generosity. | Bir teklifi birkaç kez tekrarlamak cömertliğin bir işaretidir. |
| But, guests do not have to accept. | Ama misafirler kabul etmek zorunda değillerdir. |
| Saying ‘no, thank you’ does not give offence in Britain. | ‘Hayır, teşekkür ederim’ demek İngiltere’de kimseyi gücendirmez. |
| And it is much better for the pot plants! | Ve saksı bitkileri için çok daha iyidir! |
Who is your father? | Babanız kim? |
| The names McEnroe, Fitzhenry, Harrison and Parry have one thing in common. | McEnroe, Fitzhenry, Harrison ve Parry isimlerinin ortak bir noktası vardır. |
| They all mean ‘son of Henry’. | Hepsi ‘Henry’nin oğlu’ anlamına gelir. |
| When the Romans were in Britain two thousand years ago, the language was British and the word for ‘son’ was ‘map’. | Romalılar iki bin yıl önce Britanya’dayken dil Briton diliydi ve ‘oğul’ kelimesi ‘map’ idi. |
| Then the Angles invaded and brought their language, English. | Sonra Anglar istila ettiler ve dilleri olan İngilizceyi getirdiler. |
| They pushed the British people into the far comers of the country. To Cornwall, Wales, Scotland and Ireland. | İngiliz halkını ülkenin en ücra köşelerine sürdüler. Cornwall, Galler, İskoçya ve İrlanda’ya. |
| The old British language evolved into Gaelic in Scotland and Ireland. | Eski Briton dili İskoçya ve İrlanda’da Galce’ye dönüştü. |
| And ‘map’, the word meaning ‘son’, became ‘Mac’. | Ve ‘oğul’ anlamına gelen ‘map’ kelimesi ‘Mac’ oldu. |
| In Welsh the word ‘map’ lost its first two letters. | Galce’de ‘map’ kelimesi ilk iki harfini kaybetti. |
| So names like McEnroe and Macadam are lrish or Scottish. | Yani McEnroe ve Macadam gibi isimler İrlandalı veya İskoç’tur. |
| And names like Parry and Price are Welsh. | Ve Parry ve Price gibi isimler Galce’dir. |
| Harrison of course is English. | Harrison elbette İngiliz’dir. |
| ‘Fitz’ meant ‘son’ in Old French. | ‘Fitz’ Eski Fransızca’da ‘oğul’ anlamına geliyordu. |
| Fitzhenry arrived with the Normans in 1066. | Fitzhenry, Normanlar ile 1066’da geldi. |
