Altay geçen sezon 1. Lig’de transfer rekoru kırdı. Hep de kariyerli oyuncular alındı. Aşırıya kaçılınca bazı oyuncular forma giyme şansı bulamadılar ve takımdan ayrıldılar. Ben de bu transfer politikasını çok eleştirmiştim. Sonrasında Mustafa Denizli geldi ve o da kadro şişkinliğini eleştirip, bazı oyuncularla lig bitmeden vedalaştı. Süper Lig’e çıkmayı başaran siyah beyazlı takımdan şimdi herkes transfer bekliyor ama geçen senenin tamamen tersine alınmış bir oyuncu yok. Bu duruma bir türlü anlam veremiyorum. Sorun acaba nerede?Bu sorun karşısında Mustafa Denizli de teknik direktör olmayı kabul etmiyor ve sabırla istediği transferlerin gerçekleşmesini bekliyor. Bütün kulüpler kadrolarını yavaş yavaş oluşturuyor ve antrenmanlara da başlamış durumdalar. Her geçen gün Altay için kötü günlerin habercisi oluyor. Yarışa adeta geriden başlayacaklar. Bu da hedefin sadece ligde kalabilmek olarak kısıtlayacak. Mustafa Hoca ile bugün anlaşma sağlanacakmış. Bu sorun halledilmiş olsa da transfer sorunu hala devam ediyor.
Geleceği karanlık gibi
Maddi olarak zor günler geçiren tüm dünya giderleri kısma yoluna Adana Demirspor, Mario Balotelli ve Younes Belhanda gibi yıldız isimleri kadrosuna katıyor. Ancak günümüzde transferler ince detaylarına kadar inceleniyor, sorun varsa ceza veriliyor.
Geçmişte denetlemeler yokken, bazı takımlar fütursuzca harcama yapmışlardı. Sonrasında 3. Lig’e ve hatta amatör kümeye düşmüşlerdi. Bunlardan en güzel örnek Orduspor. Süper Lig’e yükseldiğinde Arjantinli ünlü teknik adam Hector Cuper’i takımın başına getirmiş ancak sonradan borçların ödenememesi yüzünden küme düşerek amatör lige kadar gerilemişti. Şimdi ismini değiştirmek zorunda kaldı. Verilebilecek örnek çok var. Adana Demirspor uzun bir geçmişe sahip. Kökleri sağlam bir kulüp. Ama büyük oynamaya devam ederse, 2-3 sene sonra da düşüşü büyük olabilir. Kulübü yönetenlerin parası artık hiçbir kulübü kurtaramıyor, açıktan para verilemiyor. Gelir-gider tablosuna göre cezalar veriliyor.
Borçlar konusunda kendi fikrimi de söylemeden edemeyeceğim. Her kulüp sezonu tamamen borçsuz kapatmalıdır. Herhangi bir yere veya kişiye 1 kuruş dahi borcu olursa, transfer yapması yasaklanmalıdır. Birkaç sene geçmesi ya da borçların artması beklenmemelidir.
Voleybol tesisi daha iyi olabilirdi
Geçen cumartesi günü, bisiklet turu rotamı değiştirdim. İnciraltı’nda CEV 20 Yaş Altı Avrupa Plaj Voleybolu Şampiyonası varmış. Oradaki sahaları bilmiyordum. Eskiden Alsancak’taki Atatürk Kapalı Spor Salonu önünde sahalar vardı. Binalar arasına sıkışmış, daracık bir alandaydı. İnciraltı deniz kıyısında bir yer, yer seçimi çok doğru yapılmıştı.
Öğle saatlerinde bisikletimle Konak’tan İnciraltı’na gittim. Tesisleri buldum. Her zaman önünden geçtiğim restoran/kafenin hemen arkasındaydı. Yan tarafa geçtim. Orada da emniyet müdürlüğü vardı. Diğer taraflara gittim ama oralar da caddeye komşuydu. 4 tarafı tamamen kapalı bir voleybol tesisi. Olabilecek en kötü yere yapmışlar. Oysa İnciraltı’nda çok geniş boş alanlar var. Daracık bir yere sıkıştırmayıp, oralara yapabilselerdi çok iyi olurdu.
Pandemiden dolayı seyircilere kapalıydı. Yol kenarında tellerin arkasından izleme imkanı vardı ama oraya da TVF boydan boya pankart koymuş. Tam da kafa hizasındaki bu pankart, dışarıdan izleme olanağı da vermiyordu. Voleybolcular tamamen koruma altına alınmıştı.
Ben voleybolu seven biri değilimdir. Hayatım boyunca 1 kere maça gittim o da Arkasspor ile Fenerbahçe şampiyonluk maçıydı. Amacım izlemek değil, gözlemlemek, atmosferi tartmaktı. Tarttım ve bisikletime binip, Konak’a geri döndüm.