Göztepe, konuk ettiği Galatasaray’a karşı tamamen etkisiz kaldığı karşılaşmada, öne geçmesine rağmen 3-1 yenildi.
***
Önce iki takımın da artı ve eksilerinden bahsetmek istiyorum. Göztepe’nin artıları Halil gibi hızlı, Jahovic gibi golcü oyuncuya sahip olması, eksileri eksik oyuncular ve temposuz oyun. Galatasaray’ın artıları teknik bir takım ve saha zemininin çok güzel olması. Eksileri ise Göztepe ile tamamen aynı ama ek olarak da defansının zayıf olması. Bir de hafta içi başkanın takımı topa tutması vardı. Bu eksi mi, artı mı olacağını bilmek biraz zordu.
***
Nasıl bir oyun sistemiyle sahaya çıkabilirlerdi?
Galatasaray’ın oyun sistemi belli. Paslarla kaleye yaklaşıp, gol bulmak. Göztepe’nin de yapması gereken paslaşmayı bozması. Bunu yapması için 2 yöntemi vardı. Bir tanesi tam saha pres yapmak, zayıf olan defansına yüklenip, ileriye pasla çıkılmasını mümkün olduğunca engellemek ve hata yapma olasılıklarını arttırmak. Bunun için çok koşması gerekir ama kendi zayıf taraflarının bir tanesi. İkinci olarak, kalesine yakın, takım olarak kapanmak, ceza alanına pas atılmasını ve şut çekilmesini engelleyerek, kaptığı toplarla hızlı hücuma çıkmak. Bunu Fenerbahçe’ye karşı yapmış ve galip gelmişti.
İlk 11’ler açıklandığında bu iki yöntemin yapılmasının zor olduğunu gördüm. Jahovic ne pres yapmak için çok koşabilir ne de sürekli defansa gelip, hızlı hücumlara katılabilir. Planın ne olacağını ben çözemedim. Jahovic iyi bir golcü, kötü defanslara karşı iyi iş yapar ama ona topu taşımak gerekir. O zaman tahminen Göz Göz de topa sahip olmaya çalışacak, paslarla rakip kaleye gidip, ceza alanında Jahovic’le buluşturacaktı.
Evdeki hesap çarşıya uymadı. Oyunun tamamen hakimi konuk takım oldu. Kaleye gitmekte zorlandı. İlk gidişinde ise Daibate jeneriklik bir gol attı. Bu gol genellikle antrenmanlarda çalışırken atılır, maçlarda kolay kolay olmaz. Rakibinin zayıf tarafının da katkısıyla öne geçmeyi başardı.
1-0 galip durumda olsa da Galatasaray’a çok rahat oynama şansı verdi. Ne fiziki müdahalelerde bulundu ne de toplu olarak kapanıp alan daralttı. Yormadı bile. Bu kadar rahat oynatılınca, verkaç ve araya paslarla 2 gol yedi. Atınç’ın ağır bir oyuncu olması da bunda en büyük etkenlerden biriydi.
Hücum olarak ise sahada yok gibiydi. Halil’e neredeyse top gelmedi. Jahovic etkili yerde topla buluşamadı. Geçen hafta 3 gol atmış olsa da bu müsabaka ona göre değildi. İleride baskı yapıp, defansını orta sahaya çıkaran rakibinin arkasına top atıp, Halil’i kaçırmayı bile düşünmediler.
***
Koşmayı, savaşmayı sevmeyen İstanbul ekibi, ev sahibi takımdan daha çok koştu, daha çok mücadele etti. Her ne kadar Avrupa Ligi’ne katılma olasılığı olsa da bunu hedef olarak görmeyebilirler. Hem şansları az hem de riskli. Hedefi pek kalmamış bir takım. Çok şey de beklenemez. Riski biraz açayım. Son sıradan Avrupa Kupalarına giden takımlar sezonu çok erken açmak zorunda kalıyor ve bu da genellikle ligde bocalamalarına neden oluyor.
***
Bir pozisyondan bahsederek yazımı bitireyim. Halil Dervişoğlu soldan içeri girdi, kaleye paralel giderken, gidiş yönündeki uzak direk dibine plase vurdu. Kaleciler şutları hep o tarafa beklerler ve ona göre pozisyon alırlar. Oysa geldiği yöne yakın direk dibine topu bıraksa, kaleci olduğu yerde kalır, hareket edemezdi.