Türk futbolu gün geçtikçe kan kaybediyor. Dünya arenasında hep boynumuz bükük kalıyor. Haftalardır hep benzer konulara değiniyorum. Ama sadece ben değil, tüm Türkiye Avrupa Şampiyonası’ndan beri buna odaklanmış durumda. Önceki yazılarımın da bir toparlamasını yapmak istedim bu hafta. Futbolda neden çok kötü durumda olduğumuzu çok fazla detaya girmeden açıklayayım.
***
Futbolda kulüpler genç oyuncular arayıp, bulup, transfer ediyor. Bunları yetiştirip, başarılı bir futbolcu yapıp, önce kendilerine katkı vermesini istiyor. Üst düzey takımların dışında kalanların bir amacı daha yüksek ücretlere satıp para kazanmak oluyor. Önce genç takımda idmana çıkartıyor, sonra kiralık gönderip, maç deneyimi kazanmasını istiyor. Bunların içinden çok azı A takıma kadar yükselebiliyor. Gelişme sağlayamayanları ise genellikle serbest bırakıyor.
Ülkemizin takımlarımız büyük kulüplerin altyapısında yetişenleri alabilmek için yarışa giriyor. Bedavaya serbest bırakılacak oyuncular, yoğun isteği üzerine yüksek bonservis ücretleriyle Türk takımlarına gönderiliyor. Ülkemizde 1 sene oynatılıyor, verimlilik alınamayınca kiralık veriliyor. En son olarak ise bedavaya elden çıkarılıyor. Yani yüksek ücretlerle kalitesiz takım kurulmuş oluyor.
***
Ülkemizdeki futbol anlayışıyla, dünyadaki futbol anlayışı çok zıt. Ayrı özelliklere değer veriyoruz, beğenilmeyen futbolcuları biz yıldız olarak görüyoruz. Oyuncunun fiziği mükemmel, atlıyor zıplıyor, koşuyor… Böyle oyuncuları hemen kapıyoruz. Ancak fiziğini iyi kullanmalarına rağmen, kafalarını kullanamıyorlar. Sezgi denen bir şey yok, topsuz oyunu bilmiyorlar. Rakipler de bunu bilerek plan yapıp maçlara çıkıyor, sahadan adeta siliyorlar.
Günümüzde adam adama oynamayı bilmeyene futbolcu demiyorlar. Ülkemizde bunun önemini kavrayabilmiş hiç kimse yok. Adam adama oynayabilen kişi yok denecek kadar az. Oynayabilenler de yıldız gözüyle bakılıyor, 35 yaş ve üstü olmalarına rağmen vazgeçilemiyor. Fakat sihrin adam adama oynamayı kafalarını kullanabilmelerinden kaynaklandığını hiç kimse anlayamıyor.
***
Takım nasıl kurulur bilmiyoruz. Futbolcunun oyununu beğenip transfer yapıyoruz ama takımla uyum sağlayıp sağlayamayacağını düşünmüyoruz. Bunun tek tek açıklamasını yapayım.
Kaleci alacağız. Seçim yaparken defans da dikkate alınmalı. Kalecinin yan topları zayıfsa defans oyuncuları hava toplarında iyi olmalı. Kaleci topu oyuna iyi sokamıyorsa, defans oyuncuları bunu iyi yapabilmeli. Defans arkasına çok adam kaçırıyorsa, kaleci çizgide durmamalı, ceza alanı önüne kadar çıkıp, libero gibi oynayabilmeli. Kaleci ile defans birbirine mutlaka uymalı, birbirinin açığını kapatabilmeli.
Defans oyuncusu alınırken de kalecinin özellikleri düşünülmeli. Bunun yanında öncelikle defansif özellikleri ön plana çıkarılmalı. Örneğin Fatih Terim bu özelliklere hiç bakmaz. Kanatlarda görev yapanların sadece ofansif yönünü inceler. Aldığı oyuncular sürekli ileriye çıkar, hücum oyuncularına yardım eder, defans yapmaya gelince ne zamanında geri dönebilirler ne duracakları yeri bilirler ne de kademe yapabilirler. Yani amatör kümede oynayan birçok defans oyuncusundan daha kötüdürler. Günümüz futbolunda defans yapmanın çok ama çok daha önemli olduğunu düşünmez.
Orta sahada görev yapanların da defansif özellikleri önemlidir. Adam adama oynayıp, top aldırmamaları gerekir. Top aldırdıklarında ceza alanı civarına pas attırmamaları gerekir. Galatasaray – PSV maçı örnek olarak verilebilir. Yaklaşık 25 dakika boyunca oyunun hakimi sarı kırmızılı takım oldu. Ceza alanına neredeyse hiç giremedi. Orta sahada bitirdiler, ceza alanına top attırmadılar. Sonrasında her PSV atağında top ceza alanına girdi başta Luyindama olmak üzere defans oyuncuları son anda müdahale ederek olası golden kalelerini korudular. Orta saha oyuncuları defansa hiçbir şekilde katkı veremediler, PSV’ye kaleye kadar gitmesine izin verdiler.
Forvet ile orta saha uyumuna dikkat edilmeli. Forvet oyuncusu kafa toplarında iyiyse, orta saha oyuncuları da kanatları çok kullanmalı, iyi ortalar yapabilmeli. Forvet oyuncusu hızlı biri ise, orta sahada görev yapanlar defans arkasına ara pasları iyi atabilmeli.
Forvet oyuncuları çok koşabilmeli, sürekli topun gerisinde kalmalı, cepheden gelen oyuncuların diklemesine oynamasını engelleyebilmeli. Türkiye – İtalya maçında rakip defans oyuncuları kendi orta sahalarından ceza alanımız önündeki arkadaşına yerden rahatça paslar atabiliyordu. Çok büyük koridorlar verdik. Bu koridoru kapatacak ilk kişiler forvette oynayanlardır.
***
Bana ait topsuz oynamanın önemini anlatan sözle yazımı sonlandırayım:
Futbolda sahaya 22 kişi çıkar. Bunlardan sadece 1 tanesi topla oynar, diğerleri topsuz mücadele ederler. Her bir kişi 90 dakikanın sadece yaklaşık 2 dakikasında top ayağında kalır, 88 dakikasında top olmadan oyununu sürdürür.
https://www.haberekspres.com.tr/futbolda-neden-coktuk-makale,9858.html