Futbolda milli takımımızla başlayan hüsran, Galatasaray’la devam etti. Şampiyonlar Ligi Ön Elemesi’nde PSV’ye 5-1 yenildi ve büyük bir hayal kırıklığı yaşattı. Ancak bu sadece taraftar için geçerliydi. Gerek yönetim ve gerekse teknik heyet Hollanda temsilcisini elemeyeceklerini biliyorlardı ve yaptıkları açıklamada bunu üstü kapalı da olsa belirtmişlerdi.
Önce Şenol Güneş topa tutuldu, şimdi Fatih Terim eleştirilerin odak noktası oldu. Ben de her ikisini eleştirdim geçmişte, bu yazımda da tekrardan Fatih Hoca’yı biraz eleştirmeye karar verdim.
***
Birçok takımımız UEFA’dan ceza aldı ve transferlerde kısıtlamaya gidildi. Önceden nasıl ödenir denmeden paralar saçılıyor, klas oyuncular alınıyordu. UEFA’dan sonra TFF ve bankalar da devreye girip, ayaklarını denk almasını söyledi. Fakat yine yıldız oyuncuların peşine takılındı, ancak örneğin verilecek 2 milyon euroluk bütçe varken, 8-10 hatta 20 milyon euroluk oyuncuların peşine düşüldü. O parayı veremeyecekleri halde ‘gelecek sezon satın alabiliriz’ denip, kiralandı. Takımın yarısı kiralık oyunculardan oluşunca, sezon sonu hepsi gidiverdi. Yine yüksek ücretli oyuncuların peşine takılındı, parası yetmediği halde almak için uğraşıldı. Aylarca anlaşmak için beklenildi. Avrupa Kupaları’na ve lige eksik kadroyla girildi. Türkiye’de idare edildi ama Avrupa’da geçen sezon Beşiktaş gibi bu sezon da Galatasaray büyük hüsrana uğradı.
Buradan çıkarılacak 2 sonuç var. Kiralık oyunculardan takım kurulmaz ve ayağını yorgana göre uzatman gerekir. Paran kime yetiyorsa onu alacaksın, erkenden kadronu kuracak, sezona hazırlıklı gireceksin ve her sezon da 7-8 oyuncu almayacaksın.
***
Galatasaray PSV’den 2 hafta önce kampa girdi. Rakip daha güçlüyse ve favori ise onu vurmanın 1. yolu çok koşmaktır. Fizik olarak daha güçlü olup, rakibini yorup, etkinliğini azaltabilirsin. Tam tersi kalite olarak güçlü olan taraf, fizik olarak da kat kat daha üstündü. Böyle durumda yenmen mümkün değil.
2. yolu, defansta hatasız oynamak ve sahadaki tüm oyuncularla defans yapmaktır. Bunun olması imkansızdı. Çünkü futbolculuk zamanında defans oynayan Fatih Terim, teknik direktör olunca hücuma merak sardı. Takımlarını ofansif oyunculardan kurdu. Hatta defans oyuncusu bile alırken ilk önce hücuma verdiği katkılara baktı, ona göre transfer etti. Böyle olunca defansı hemen hemen hiçbir zaman dikiş tutmadı. Onlarca defans oyuncusu almasına rağmen verimli olanı bulmada isabet oranı çok çok düşük kaldı.
4-2-3-1 en çok tercih edilen sistem. Fatih Terim 3’lü defans kurguladı. Luyindama ve Marcao defans konusunda çok zayıflar. Güç ve kuvvet var ama onun dışında pozisyon almayı bilmiyorlar ve çok ağırlar. Göbekte oynayan Alpaslan’ı 2. yarı sola çekince göbek tamamen etkisiz bırakıldı. İlk yarı kanatlardan gelen goller, 2. yarı göbekten geldi.
***
Muslera sahada yoktu denebilir. Genç takımdan bir kaleci bile oynasaydı en fazla 4 gol yerdi, 5 tane yemezdi. Sanki 1 aylık tatilden gelmiş hiç antrenman yapmadan sahaya çıkmıştı. İlk golde 2 kişi baskıya gelmişken gelişine vurmayı değil, önce tutmayı tercih etti, ayağından kaçırdı. Son golde kafa vurmak isteyen rakip oyuncu, bunu başaramayıp omuzuna çarptırdı. Yükselen top yavaş yavaş inişe geçti. Sönük bir top. Bunu tokatlamak için sert vuruş yapmak lazım. Ama deneyimli kaleci sert topu tokatlarmış gibi tokatlamaya kalkınca kendi kalesine gol atmış oldu. Oysa gününde olsa hiç uçmasına gerek kalmazdı, adımını geriye doğru atar, zıplar ve rahatça topa sahip olurdu. Elbette geçen sezon ligin uzun olması ve Copa America maçları yüzünden fazla bir şey beklememek gerekirdi.
***
Orta sahada da defanstan anlayan oyuncu yok gibiydi. Milli takımımız gibi goller yedik. Orta sahadan ceza alanına koşu yapan oyuncuyu 1 kişi bile takip etmez mi? O kişi pası aldı karşı karşıya kaldı, golü atıverdi. Futbolda en kolay şey adam adama oynamaktır. Herkes bir kişiyi tutar, onu takip eder, boş bırakmaz. Bunu yapabilecek yetenekte hiç mi oyuncun olmaz? Sahadakiler yeni oyuncu değil. Geçen sezon da bu takımdaydılar. Bu onlara hiç mi öğretilmez?
Yardımlaşma da yoktu. Orta sahada topu alan oyuncuya yakın olamadıkları için, kaptırılan bir topta gol yediler. 3 rakip oyuncu basarken, yardım edecek hiç arkadaşı yoktu. Hem bloklar hem de oyuncular birbirine yakın olmalı, yardım etmeli. Antrenmanlarda bazı oyuncular ortaya geçip top kapmaya çalışır, diğerleri pas yaparak kaptırmamaya. Bunda amaç pres altında topu kaptırmadan çıkmaktır. Yapmayı bilmiyorlar.
***
Galatasaray isme göre transfer yapmış bir takım. Takım diyorum ama birbirini tamamlayacak oyuncular olmazsa takım olamazsın. Fatih Terim’in taraftarın gözündeki değeri yavaş yavaş düşmeye başladı, eleştiriler arttı. Teknik ekibe işinde uzman kişileri dahil edip, onlardan destek alması şart. ‘Ben öğrenmem, öğretirim’ demeye devam ederse, teknik direktörlük kariyeri normalden erken bitebilir.
https://www.haberekspres.com.tr/galatasaray-neden-hezimete-ugradi-makale,9840.html